Ortadoğu’da Füze Restleşmesi: Gerçek Savaş mı?, Kurgusal Senaryo mu?

0

BEĞENDİM

ABONE OL

News

0

Haber 69 – Başkan Sadettin Çelebi Son dönemde İran ile İsrail arasında yaşanan karşılıklı füze atışları, dünya kamuoyunun dikkatini yeniden Ortadoğu’ya çevirmiş durumda. Ancak bu gerilim, geçmişte yaşanan benzer çatışmalarla kıyaslandığında bazı yönleriyle sıra dışı bir tablo çizmektedir. Özellikle atılan füzelerin tonaj ve tahrip gücü açısından yüksek olmasına rağmen, can kaybının önceki savaşlarla kıyaslandığında oldukça düşük olması, kamuoyunda ciddi soru işaretlerine neden olmuştur. Bu durum, çatışmaların gerçekliği ve amacı konusunda çeşitli teorilerin ortaya atılmasına neden olmuştur.

Bu bağlamda iki temel senaryo dikkat çekmektedir:

Medya Algısı ve Gazze’ye Duyarlılığı Sabote Etme Oyunu

İlk senaryo, İran ve İsrail’in perde arkasında anlaşarak, dünya kamuoyunun Gazze’ye yönelen duyarlılığını saptırmak adına kontrollü bir gerilim stratejisi izlediği yönündedir. Medleen gemisi etrafında oluşan insani yardım dalgası, dünya çapında birçok vicdan sahibi insanı Gazze konusunda harekete geçirmişti. Ancak böylesine güçlü bir vicdani hareketin büyümesini istemeyen bazı odakların, dikkatleri başka bir yöne çekmek için Ortadoğu’da yapay bir kriz çıkardıkları iddia edilmektedir. Bu senaryoya göre, İran ile İsrail arasında karşılıklı füze atışlarıyla yürütülen bu “savaş tiyatrosu”, Gazze’ye destek akımının önünü kesme amacını taşımaktadır.

Gerçek Restleşme ve ABD’nin Hesaplı Müdahalesi

İkinci senaryoda ise İran ile İsrail’in geçmişte zaman zaman örtülü işbirlikleri yapmalarına rağmen, bu defa ciddi anlamda bir restleşmeye girdikleri ileri sürülmektedir. Ancak bu çatışmanın beklenenden az can kaybıyla sonuçlanması, savaşın kapsamının kontrollü tutulduğunu da düşündürmektedir. İsrail’in İran karşısında askeri olarak yetersiz kaldığı noktada, devreye Amerika Birleşik Devletleri’nin girdiği iddia edilmektedir. Özellikle ABD Başkanı Donald Trump’ın, İsrail’e ekonomik olarak bağlı dört siyonist aileyle olan 37 trilyon dolarlık borç ilişkilerinden doğan bir pazarlıkla, İran’ın nükleer tesislerine sınırlı bir saldırı düzenlediği ileri sürülmektedir.

Bu bakış açısına göre, Trump’ın müdahalesi tamamen ekonomik çıkarlarla örtüşmekteydi. ABD Senatosu’nun onayı olmadan tam kapsamlı bir savaşa giremeyecek olan Trump, yalnızca İran’ın nükleer altyapısına yönelik sınırlı bir saldırıyla hem İsrail’e destek görünümü çizmiş hem de ekonomik yükümlülüklerini hafifletmeyi amaçlamış olabilir. Öte yandan İran cephesi, bu tesislerin önceden boşaltıldığını açıklayarak Amerika’nın bu hamlesini boşa çıkarmış ve ABD’nin savaşa doğrudan dahil olması için bir gerekçe yaratmasına da izin vermemiştir.

İran’ın Stratejik Duruşu: ABD’yi Savaşın Dışında Tutmak

Bu süreçte İran’ın en akıllıca hamlesi, doğrudan Amerika’ya karşılık vermemek olacaktır . Böylelikle hem ABD’nin savaşa meşru müdahale gerekçesi bulmasının önüne geçilmiş hem de İsrail’e karşı sürdürülen mücadeleye odaklanılmıştır. İran, bu strateji ile dünya kamuoyu nezdinde haklılık payını korumayı başarmış ve olası daha büyük bir bölgesel savaşa zemin hazırlanmamıştır.

Sonuç Olarak: Gerilim mi, Senaryo mu?

Ortadoğu’daki bu gelişmeler, bölgedeki çatışmaların yalnızca askeri değil; medya, ekonomi ve uluslararası ilişkiler açısından da çok boyutlu olduğunu göstermektedir. İran-İsrail restleşmesinin perde arkasında gerçek bir savaş mı, yoksa küresel dengeleri etkilemek adına kurgulanan bir senaryo mu olduğu henüz netleşmiş değil. Ancak şu kesin ki; bu gibi olaylarda görünen ile görünmeyen arasındaki fark, Ortadoğu’nun en kadim gerçeği olmaya devam etmektedir. Tek gerçek “Ölüm var bu coğrafyada.’ ifadelerine yer verdi.