Haber 69 – Bayburt Pamuktaş Köyü Kültür ve Yardımlaşma Dermeği Başkanı Sadettin Çelebi Yazısında “Türk Milletinin Kimlik Mücadelesi ve Diriliş Arayışı ” adlı yazısını ele aldı.
Türk milleti, tarih sahnesine çıktığı ilk günden itibaren yalnızca bir kavmin değil, bir medeniyetin taşıyıcısı olmuştur. Asya bozkırlarında kurulan ilk Türk devletlerinden Anadolu’ya uzanan bu büyük yürüyüş; töre, adalet, bağımsızlık ve yüksek ahlak gibi değerlerle yoğrulmuş bir millet kimliğini doğurmuştur. Ne var ki günümüzde, bu kadim milletin kimliği küresel etkiler ve içsel zaaflarla ciddi bir tehdit altına girmiştir. Bu tehdit sadece bireysel değil, sistematik bir yozlaşma ve kimlik çözülmesidir. Ve bu sürecin arka planında, Türkiye gibi potansiyeli yüksek toplumları etkisizleştirmek isteyen dış güçlerin de izleri vardır.
Yozlaşmanın İçsel Nedenleri
Küresel Kültür Baskısı ve Kimliksizleştirme
Sosyal medya ve popüler kültür aracılığıyla yayılan bireyci ve haz odaklı yaşam biçimi, özellikle genç kuşakları tarihî ve kültürel kimliğinden uzaklaştırmakta; geleneksel değerleri modası geçmiş, çağdışı kavramlar gibi göstermektedir.
Eğitim Sisteminde Değer Boşluğu
Tarihini bilmeyen, özüne yabancı bireyler yetiştiren eğitim sistemi, millî şuurun oluşmasını engellemekte; öğrenciler sadece sınavlar için bilgi ezberleyen ama karakter ve kimlikten yoksun bireyler haline gelmektedir.
Ailenin Zayıflatılması
Toplumun çekirdeği olan aile kurumu, ekonomik baskılar, bireysel yaşam tarzları ve kültürel çözülmelerle sarsılmaktadır. Sadakat, saygı, sorumluluk gibi değerlerin yerini bencillik ve çıkarcılık almaktadır.
Medya Manipülasyonu
Yerli ve yabancı medya organları, sürekli kriz, magazin ve sansasyon üretimiyle halkın dikkatini dağıtmakta, toplumsal farkındalık zayıflatılmaktadır. Bu durum, milli refleksleri felç etmekte, yönlendirilmiş bir kitle oluşturmaktadır.
Dış Etkiler:
Kimlik Savaşının Perde Arkası
Yukarıda sayılan içsel sorunların çoğu, yalnızca tesadüfî toplumsal dönüşümler değildir. Özellikle İsrail gibi bölgede hegemonya kurmak isteyen dış güçler, Türkiye’nin tarihî liderlik potansiyelinden rahatsızdır. Bu nedenle:
Toplumu kimliksizleştirmek,Gençliği tarihinden koparmak,Aile bağlarını zayıflatmak,Milli refleksleri yok etmek,gibi stratejiler, medya ve kültür yoluyla sinsice uygulanmaktadır. Bu, yeni nesil savaşların en sinsi biçimidir: zihinleri işgal etmek, kalpleri fethetmektir.
Kimlik, Direniş ve Diriliş
Milli Eğitim Reformu
Eğitim yalnızca akademik değil; ahlaki, kültürel ve milli bir bilinç eğitimi olmalıdır. Töre, adalet, bağımsızlık gibi kavramlar sınıf kitaplarında değil, hayatın içinde yaşatılmalıdır.
Medya ve Kültür Politikası
Devlet destekli medya kuruluşları ve yapım şirketleri, Türk tarihini, kahramanlarını, değerlerini çağın diliyle anlatmalıdır. Bu kültür savaşı, savunma değil taarruzla kazanılabilir.
Aile Yapısının Güçlendirilmesi
Aileye yönelik sosyal, ekonomik ve eğitimsel destekler artırılmalı; özellikle geleneksel değerlerin yeni kuşaklara aktarılması konusunda çalışmalar yapılmalıdır.
Liderlik ve Siyasi İrade
Siyasi liderler, sadece yönetici değil, milletin kimliğini ve değerlerini temsil eden öncüler olmalıdır. Töreye, adalete ve halkın ruhuna dayalı bir vizyon, yozlaşmaya karşı panzehirdir.
Tarih Bilinci Seferberliği
Müzeler, belgeseller, dijital platformlar ve okullar aracılığıyla Türk tarihinin yalnızca kahramanlık yönü değil, ahlaki, kültürel ve kurumsal derinliği de topluma anlatılmalıdır.
Bugün Türk milleti, yalnızca ekonomik ya da siyasi değil, kültürel bir varoluş mücadelesi vermektedir. Bu mücadelede başarı, sadece düşmana karşı değil, kendimize dönüşle mümkündür. İsrail gibi dış aktörlerin yönettiği kültürel saldırılara karşı verilecek en etkili cevap; kimliğimizi tanımak, değerlerimize sahip çıkmak ve yeniden bir büyük medeniyet hamlesi başlatmaktır.
Tarihin her döneminde ayağa kalkmayı bilen Türk milleti, bugün de aynı ruhla doğrulabilir. Yeter ki, bu yozlaşmayı bir kader değil, geçici bir zayıflık olarak görelim ve harekete geçelim.Toplumumuz tekrar birbirini tanımak ile ilgili adımları atarsa dirilişin ne kadar çabuk olacağını gözlemleyecektir.
Hadi yarin ki ilk hareketimiz gördüğünüz herkese SELAM verin ve MERHHABA deyin.
Hz. Peygamber şöyle buyurmaktadır: ” İman etmedikçe cennete giremezsiniz. Birbirinizi sevmedikçe de, gerçek iman etmiş olmazsınız. Size, yaptığınız takdirde birbirinizi seveceğiniz bir iş göstereyim mi? Aranızda selamı yayın!
Çelebi “Selam ile hem karşınızdaki insanın gönlünü hoş edeceksiniz hem de Allah’ın ve görün bakın gerisi çorap söküğü gibi gelecektir.” ifadelerine yer verdi.
Yorum yapabilmek için giriş yapmalısınız.